Kocaeli'nin Yöresel Akşam Yemeği
Gün yavaş yavaş akşamın kollarına bırakırken, Kocaeli’de bir telaş başlar. Sadece şehir merkezinde değil; Kartepe’nin eteklerinden Kandıra’nın köylerine, Körfez’in kıyısından İzmit’in sokaklarına kadar herkes, evinde yavaş yavaş akşam sofrasını hazırlamaya koyulur.
Kocaeli’de akşam yemeği, karın doyurmaktan fazlasıdır. O gün tarlada çalışanların, okuldan dönen çocukların, fabrikadan çıkan işçilerin bir araya geldiği, sofranın sadece yemek değil sohbetle de dolduğu bir zaman dilimidir. Hele bir de menüde yöresel tatlar varsa, o sofranın çevresinde bir araya gelenler sadece doymakla kalmaz, geçmişin, geleneklerin ve paylaşmanın tadını da alır.
Akşamın ilk yıldızı sofrada parlar:
Kandıra Hindisi.
Kocaeli’nin Kandıra ilçesi, hindisiyle meşhurdur. Yılbaşı sofralarının da vazgeçilmezi olan bu özel lezzet, aslında sıradan bir akşam yemeğinde de kendine yer bulur. Odun ateşinde ağır ağır pişirilmiş, dışı nar gibi kızarmış, içi yumuşacık olan Kandıra hindisi, yanında pilav ya da buğday yarmasıyla sunulur. Lokma lokma ayrılırken et, etrafı saran o nefis koku sofradaki sessizliği bozup “bir tabak daha alır mıyım?” sorusunu davet eder.
Yemeklerin arasında mutlaka yer bulan bir diğer lezzet ise Cızlaktır.
Cızlak, Kocaeli mutfağının adeta gizli hazinelerindendir. Mısır unuyla yapılan bu pratik ama lezzetli yemek, özellikle kırsal kesimlerde sıkça yapılır. İster sade ister peynirli ya da otlu, her haliyle damakta iz bırakır. Yanına ayran ya da ev yapımı yoğurt kondu mu, günün yorgunluğu silinir gider.
Sofrada bir tencere daha vardır:
Manav Usulü Etli Kuru Fasulye.
Kocaeli’nin manav (yerli halk) kültürüne ait bu kuru fasulye, bol soğanlı, salçalı ve mutlaka kuzu etiyle yapılır. Hatta bazı evlerde içine bir parça pastırma da eklenir. Fasulye, bakır tencerede ağır ateşte pişirilir. Üzerine kırmızı biber gezdirilir, yanına pilav konur, turşu getirilir. O an, sofradaki herkesin tabağından çıkan kaşık sesleri, sohbetlerin yerini bir süreliğine sessiz bir hayranlığa bırakır.
Eğer mevsim yazsa, sofraya mutlaka Ebegümeci Kavurması ya da Kabak Çiçeği Dolması eklenir.
Kocaeli’nin köylerinden toplanan yabani otlarla yapılan kavurmalar, sadece lezzet değil, aynı zamanda doğayla kurulan bir bağ gibidir. Kabak çiçeği dolması ise sabah erkenden toplanmış, özenle doldurulmuş ve zeytinyağında pişirilmiş hâliyle, bir tabak değil, başlı başına bir sanat eseridir.
Yemekten sonra herkes çayını alır eline. Ama tatlı olmadan olmaz.
Höşmerim ya da Un Helvası, çoğu akşam yemeğinin ardından gelir. Hele bir de o helva, tereyağında sabırla kavrulmuşsa, mis gibi kokusuyla sofradaki herkesi mest eder.
Kimi zaman komşu da çağırılır, “fazla yaptık buyurun” denir. Çünkü Kocaeli’de yemek paylaşılınca daha güzeldir. Sofra sadece ev halkına değil, misafire de her zaman açıktır.
Akşam yemeği bittikten sonra sofradan kalkılmaz hemen. Çayla birlikte koyu sohbetler başlar. Eski anılar, günün telaşı, komşunun bahçesine düşen incir konuşulur. Ve o anlarda Kocaeli’nin sadece bir şehir değil, yaşayan bir kültür olduğu bir kez daha anlaşılır.
Çünkü Kocaeli’de akşam yemekleri, sadece açlığı değil, kalpleri de doyurur.